SÜPER FİNAL’E DOĞRU – 11…
GALATASARAY – İMPARATORUN DÖNÜŞÜ – 2…
Benim de içerisinde bulunduğum bugün 18 ile 30 yaş arasında bulunan gençliğin takımı Galatasaray’dır. Avrupa Kupası, Süper Kupa, 4 yıl üst üste şampiyonluk ve Hagi, Hakan Şükür, Taffarel, Bülent Korkmaz gibi efsane oyuncuların varlığı bu yoğun sevginin başlangıç noktasını oluşturmaktaydı. Ancak ne yazık ki bu başarılar mali zemine taşınamadı. Efsane kadrodan pek çok oyuncu bonservissiz ayrıldı, dahası 2000 – 2011 arası her yıl ortalama 12 transferden çok azı takıma katkı verebildi hatta hiç birisi eski oyuncuların yerini tutmayı bırakın yanına yaklaşamadı.
Bunun yanı sıra o dönem Avrupa’da çeyrek final oynayan, dünya üçüncüsü takımın iskeletini oluşturan Galatasaray’da Türk futbolunda yaşanan bana göre kaliteli futbolcu sıkıntısını çekince ne yerliden ne yabancıdan verim alamayıp son yıllarda çok kötü sezonlar geçirdi. Yaşanan mali sıkıntılar, statın bir türlü bitirilememesi, teknik direktör istikrarsızlığı derken taraftarda yavaş yavaş bu oyundan sıkılmış, maçlara gitmemeye, takımını maddi olarak desteklememeye başlamıştı. Galatasaray gerek forma satışında, gerekse de kombine kat, maç günü geliri gibi yayın geliri dışındaki önemli gelir kalemlerinde ezeli rakibi Fenerbahçe’nin çok gerisine düşmüştü.
Ancak burada yanlış giden bir şey vardı. Bahsi geçen tüketimin çoğunluğunu gençler yaparken, e o gençlerin de önemli bir kısmı Galatasaraylı iken nasıl olur da kulüp ezeli rakibinden bu kadar geride kalıyordu. Bence bu sorunun cevabı; Ruh Arayışıydı… Galatasaraylılar 2000 ruhu olarak adlandırılan o ruhu arıyorlardı. Ve açıkçası 2000 sonrası o ruha hiç yaklaşılmadığı gibi her yıl o günlerden uzaklaşıldığını düşünüyorlardı. Bu durumun değişmesi, taraftara tekrar o heyecanın aşılanması gerekiyordu. İşte bunun için de yeni stadyum, yeni bir yönetim, efsane hoca, taraftarın ilgisini çekecek transferler yeterli olacaktı. Yani Türk Telekom Arena, Ünal Aysal ve Fatih Terim isimlerinin yan yana gelmesiyle sene başında ilk 3 kriter sağlanmıştı.
Transferlerde Mondragon sonrası bir türlü çözülemeyen kaleci sorunu Dünya üçüncüsü, Güney Amerika Şampiyonu Uruguay’ın Avrupa ve Dünya’nın son zamanlardaki en iyi kalecileri arasında gösterilen Fernando Muslera ile çözüldü. Defansta Bülent Korkmaz sonrası ilk kez güvenilen adam Ujfalusi, orta sahaya Melo ve Selçuk İnan, forvete de Elmander transfer edildi. Taraftar umutlanmış heyecan kıvılcımı çakılmıştı. İşte bu umutlanmanın zirveye çıktığı nokta Fenerbahçe derbisi oldu. O gün Galatasaray’ın yeniden canlandığı, uzun süredir süren uykusundan uyandığı İstanbul’un, Türkiye’nin her noktasında hissediliyordu. Nitekim görsel şovlarla süslenen 3-1’lik galibiyetten sonra taraftarın uyanışı tamamlandı. Artık üzerindeki ölü toprağını atan Sarı Kırmızılılar her maçta takımlarının arkasında yer aldı. Saha kapatma olayına mahal verecek davranışlarda her 3 ezeli rakibinin de çok gerisinde yer alan, onların sahası kapanırken seyirci dikkatiyle sahası kapanmayan Galatasaray ve taraftarının uyanışı bu yıl gelecek olası bir şampiyonlukla seneye bir şahlanışa dönüşebilir. Ayrıca bu uyanışı görmek için Basketbol ve Voleybol maçlarına gitmeniz, gidemezseniz bile izlemenizi tavsiye ederim. Oralarda da görülen bir diriliş ve oralarda da beklenen Şampiyonluktan başka bir şey değil.
Galatasaray taraftarı uyanışı sağlaması, takımına olan desteğiyle Türk Telekom Arenayı bir cehennem haline getirmesi ve bu kadar gerilimli bir sezonda çıkan olaylar dikkate alındığında en az ismi geçen taraftar olmasıyla bu yıl sınavı geçti. Ancak son yıllarda gelen başarısızlıklardan sonra soğuyan taraftarın olası başarısızlıklarda da takımın arkasında durması, zor zamanlarda da kulübüne sahip çıkması bundan sonraki test olacaktır ve onu da geçerlerse 2000 ruhu yakalanacaktır.
Not: Galatasaray analizime yönetim, teknik heyet ve futbolcu analizlerimle gelecek yazı da devam edeceğim.
Bilal ERTUĞRUL
6 Nisan 2012
16:47
Bir Cevap Yazın