Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Posts Tagged ‘Demokrat Adaylar’

ABD BAŞKANLIK SEÇİMLERİ – 2…

KİM BU DEDE?

ABD Başkanlık seçimlerinin bugünkü durumuna yönelik analizimi bir önceki yazımda yaptım. Mevcut durumda Başkan Obama Demokrat Parti’nin doğal başkan adayı olarak görülüyor. Karşısına çıkması muhtemel adaylardan Hillary Clinton son dönemde yaptığı nabız yoklamalarından sonra Başkan Yardımcısı adayı olarak Joe Biden’ın yerini alacak gibi görülüyor ve Obama’nın da 2. dönemden sonra Hillary Clinton’ın adaylığına sıcak yaklaşacağı düşünülüyor. Demokratlarda işler netken Cumhuriyetçilerde heyecanlı bir seçim süreci yaşanıyor. Önce belli eyaletlerde yapılacak ön seçimler, daha sonra tek aday belirlemek için yapılacak genel parti içi seçimler Ocak ayında start alacak. Bu sürece girilirken Mitt Romney şu anda en güçlü aday olarak görülüyor. Seçim heyecanının başladığı Mayıs ayından bu yana Rick Perry, Herman Cain ve Newt Gingrich dönemsel yükselişler yaşadı ama bu durumlarını sürdüremediler. Ancak Aralık ayıyla beraber bir dede evet yanlış duymadınız 76 yaşındaki bir dede arkasına aldığı rüzgarla anketlerde hızla yükseliyor. Peki, farklı fikirleriyle bir anda herkesin dikkatini çeken bu dede kim, neyi savunuyor ve bu yarışı sürdürme ihtimali nedir? Şimdi pek de sevmediğimiz o siyasetin sıkıcı dünyasına bir ışık gibi doğan bu dedeyi tanımaya çalışayım.

Kimlikteki adıyla Ronald Ernest Paul ya da bilinen adıyla Ron Paul 20 Ağustos 1935 tarihinde Pittsburgh Pennsylvania’da doğdu. Duke Tıp fakültesinden mezun olan Doktor Paul askerliğini hava kuvvetlerinde yaptıktan sonra 1968’de Teksas’a taşındı ve hayatının geri kalanını burada yaşadı. Gençliğinde iktisat üzerine yoğun çalışmalar yapan Dr. Paul Hayek ve Von Mises’in önderliğini yaptığı Avusturya Ekolünden etkilenmiştir. Hayatını bu ekolden öğrendikleriyle şekillendiren Dr. Paul o günden itibaren sıkı bir liberal olmuştur. Hayek’in Özgürlük Yolu kitabını okuduktan sonra dünyaya bakışının değiştiğini aktaran Dr. Paul o günden sonra özgür bir Amerika ve liberal değerler üzerine yaşamaya özen göstermiştir. Bu bağlamda devletten ücret aldığı için Jinekolog olarak görev yaptığı dönemde bölgesindeki hiçbir doğumdan ücret almamıştır.

Dr. Paul’un siyasete girmesi 15 Ağustos 1971 de başkan Nixon’ın altın standardını kaldırması üzerine olmuştur. Dr. Paul bunun üzerine “bugünden sonra tüm para politik para olacaktır ve paranın gerçek bir değeri olmayacaktır” deyip Avusturya Ekolünün sıkı sıkıya savunduğu Altın Standardı’nın kaldırılmasına dayanamayıp siyasete girmiştir. Paranın karşılığında bir şey konulmadan basılması ve yarattığı sancıların bugün yaşadığımız Dünya Ekonomik Kriz’indeki etkileri ve Hayek’in neden anlaşılması gerektiğini daha önceki yazımda aktarmıştım. Kendisini pür liberal, libertaryan olarak tanımlayan Dr. Paul ilk seçiminde kadın oylarının tamamına yakınını alarak Temsilciler Meclisi’ne seçilmiştir. Bu durumu anlamayan rakibinin yaptığı araştırmada bölgedeki iki jinekologdan birisinin Dr. Paul diğerinin de Paul’un yardımcısı olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi ise siyasi kariyerine başlarken en büyük avantajı olmuştur.

12 seçim kazanarak sürdürdüğü Temsilciler Meclisi üyeliğinden Mayıs ayında başkanlık seçimlerine yoğunlaşmak için ayrılmıştır. Teksas’dan temsilciler meclisine giren Dr. Paul’un oğlu da Teksas’dan senato üyesidir. Son dönem Amerikan siyasi yaşamının en önemli öğelerinden Çay Partisinin fikir babası olarak bilinen Dr. Paul kendisini tanımladığı liberal ilkeler gereği minimal devletten yana olmuş ve devletin küçülmesi amacıyla pek çok yasa teklifine karşı çıkmıştır. Bu ilkeler gereği devletten para almamak için asla emeklilik ya da maaş bordrolarını imzalamayacak kadar devlet karşıtı olmuştur. Hatta kendi ifadelerine göre devletten aldığı bir kuruş yoktur. 2010’da yapılan bir araştırmaya göre Mecliste sadece 2 üye maaş ya da emeklilik hakkı almamıştır ve birisi de Dr. Paul’dur. Paul devletten maaş almayı ahlak dışı bulduğunu da defalarca belirtmiştir. Dönem dönem ABD Başkanı Obama ve karısının harcamaları gündeme geldiğinde alınan tepkilere bakılırsa bu hareketi Paul’e Obama karşısında avantaj sağlayacaktır.

1988 yılında Baba Bush’a karşı Liberal partiden aday olan Dr. Paul seçimi kaybettikten sonra (ABD’de iki partili dönem aktifleştikten sonra 3. Partiden bir aday henüz seçilemedi) bir düşünce kuruluşu kuran Dr. Paul bu kuruluş çatısı altında çeşitli raporlar yayınlamış ve liberal değerlerin yaygınlaşması için çalışmıştır. Ancak bu dergi ve raporlarda yer alan siyahlara karşı ırkçı ifadeler siyasi kariyeri boyunca başını ağrıtmıştır. Dr. Paul 2008 yılında Cumhuriyetçi partiden Başkan adayı olduğu dönemde bu yönde gelen eleştirileri her raporu incelemediği şekilde eleştirmiş ama bu onun seçilmesini engellemeye yetmiştir. Bugün ise özellikle Çay Parti hareketinin başlattığı Obama karşıtı hareket ve Amerika’da artan beyaz milliyetçiliği bu handikabını daha düşük boyutlara çekmiştir.

Dr. Paul tam bir liberaldir. Hatta seçim bölgesi olan Teksas’ın tarım bölgesinde çiftçilere verilecek devlet desteklerine karşı duracak kadar devletin ekonomide yeri olmadığına inanan ve buna rağmen o çiftçilerin oylarını alabilecek kadar kendisini anlatabilen bir politikacıdır. Devletin büyüklüğünden rahatsız olan ve bunu bitirmek için önce devletin gelir kalemlerini azaltıp vergileri olabildiğince düşürmek hatta yok etmekten bahseden Dr. Paul, yardımları keserek devletin serbest piyasaya müdahalesini ve kamu üzerindeki gücünü yok etmeyi amaçlamaktadır. Bu konularda bu düşünceleri savunan neredeyse tek adaydır. Ancak Paul’un tuhaflığı bununla da kalmamaktadır. 2003 yılında Bush döneminde Irak savaşına karşı çıkan 6 cumhuriyetçiden biri olan Paul bugün de İran Savaşı’na karşı çıkmaktadır. Paul o gün de bugün de önerilen Nükleer Silah sebeplerini bahane ve uydurma olarak niteleyen tek adaydır. Bu onu her ne kadar Cumhuriyetçi Parti’de zayıflatsa da özellikle gençler arasında popülaritesini arttırmaktadır. Paul’un liberal düşünceleri bunlarla sınırlı değildir. Marijuana ve eroinin serbest bırakılması ve insanların onların zararlarına özgür iradeyle karşı durmalarını isteyen Dr. Paul bu düşünceleriyle en liberal ya da radikal aday olarak gösterilmektedir. Temsilciler Meclisi’nde vergiler ya da yardımlarla ilgili her yasayı devleti güçlendirdiği için reddeden Paul’un lakabı Dr. No’dur.

13 Mayıs’ta resmi aday olan Dr. Paul Temsilciler meclisinde hem finansal komite de hem de dış ilişkiler komitesinde görev almıştır. ABD’nin İsrail’e yaptığı yardımlar dahil tüm dış yardımlarını kesmesini savunan, vergileri indirerek yurt dışına kaçan sermayeyi ülkede tutup işsizliği indireceğini iddia eden Dr. Paul bu görüşleriyle gençler ve işsizler arasında çok popüler olmuştur. ABD’nin savaşlarına karşı çıkan Dr. Paul 1821 Monroe Doktrini’nde olduğu gibi diğer ülkelerle sadece ticari ve kültürel ilişkiyi desteklemekte ve ABD’nin Dünya Polisi olarak görev yapmasına şiddetle karşı çıkmaktadır. Bağımsız bir ülke olarak BM ve NATO üyeliklerinden ayrılmayı savunan Dr. Paul aynı zamanda orduyu küçültmekten bahseden tek başkan adayıdır. Önemli Cumhuriyetçilerin şiddetle karşı çıktığı Eşcinsel evlilikler ve eşcinsel hakları konusunda “Don’t Ask, Don’t Tell” düşüncesinde olan Paul resmi evliliğin devletin güç gösterisi olduğunu iddia etmekte ve insanların tamamen hür düşünce ve inançlarıyla evlenmesini savunmakta resmi nikaha karşı çıkmaktadır. Bu görüşleri de onu diğer adaylar arasında öne çıkarsa da Cumhuriyetçi Parti’de zayıflatmaktadır.

Dr. Paul’un yukarda belirttiğim düşünceleri her ne kadar onun başkanlık adaylığı şansını azaltsa da diğer adaylar üzerinde özgürlük ve devleti küçültme konularında ciddi baskı kurmaktadır. Özellikle kampanyasına artan destek, gençlerden gördüğü tevazu ve ezber bozan söylemiyle Ron Paul belki de kitlelere liberal değerleri aşılamak olarak belirttiği asıl amacına çoktan ulaştı. Mevcut durumda Dr. Paul’un Cumhuriyetçi Parti’de Romney’in ardından ikinci geleceğini göstermekte. Böyle bir durumda bile Ron Paul’un bağımsız aday olması Kasım ayında yapılacak seçimlerin sonuçlarını çok ciddi bir biçimde etkileyecektir. Kısacası bu dede Amerika’da bundan sonra bazı şeylerin değişimiyle ilgili beni umutlandırıyor. Dedim ya bu dede başka dede, arada bize de lazımsın dede…

Bilal ERTUĞRUL

30 Aralık 2011

22:48

Read Full Post »