Posted in Şiir Denemeleri..., tagged 1 mart, 1920’ler, 2012, ABD, acılar, Ahmet Davutoğlu, alevi, alternatif çözümler, alternatif yollar, altında ne var, arab spiring, aramız niye bozuk, Arap Baharı, arka plan, artık, asılır mı, Atatürk, Avrupa Birliği, ayrışma, Azeri, Çin, Çocuklar Ölüyor, çadır kent, özellikleri, barış, barış nasıl gelir, Batılılaşma, Başbakan, bölünme, bölgesel lider, büyük Ortadoğu projesi, beşar esad, Bilal Ertuğrul, Bilal Ertuğrul Şiirleri, bir ülkenin kaderi, birlik, bize sıçrar mı, bizi etkiler mi, BM, bu kan nasıl durur, bu rejim çöker, bugün ne durumda, bugün var mı, dağılma, dağılır mı, dönüşüm, dönemi dış politika, dönemler, dönemleri, dünya neden susuyor, Demokrasi, Değişim, değişir mi, dinler, doğru mu, durdurun, durdurun bu kanı, engellenebilir mi, Ermenistan, eylemler, eşitlik, fars, farslılar, Filistin, Fransa, güçlü ülke, Gürcistan, güvenlik konseyi, gelecekte ne olur, geleceği, gerçekten değişti mi, halepçe, how can peace come, Hula, hula katliamı, hula'da ne oldu, Hıristiyan arap, ikili ilişkiler, ilerleme, insani müdahale, inside, Irak, iran azınlıkları, kaçınılmaz son, kan, kan ne zaman diner, karar, Kardeş Birliği, kardeş kanı, kardeş kavgası, Katliam, körfez savaşı, kürt, kürt yönetimi, kerbela, kim azınlık, kimin devleti, kimyasal, komşularla 0 sorun, Lider, lider ülke, liderlik, mülteci, mezhepler, Middle East Peace, Middle East Union, milletler, Milliyetçilik, mit hikayeleri, mitler, muhalefet kim, muhalefet legal mi, nasıl bir yol, nasıl değiştik, nasıl değiştirdi, nasıl gidiyor, nasıl lider olduk, nasıl lider olunur, nasıl olunur, nasıl reddedildi, nasıl yapabiliriz, nüfus özellikleri, nüfus dağılımı, nüfus piramidi, nüfusun kaçı ne, ne aşamadayız, ne görülüyor, ne olacak, Ne oldu, ne olur, ne yapabilir, ne yapar, ne yaparlar, ne yapmalıyız, ne yatıyor, ne yönde, ne zaman çıktı, ne zaman oldu, ne zaman reddedildi, neden çözülmüyor, neden öldü, neden bölündük, neden bölünmüş, neden böyle oldu, neden böyle yapıyoruz, neden değiştik, neden dinmiyor, neden gitmeli, neden sorunlu, neden Suriye, neden Türkiye bölünmez, Nedir, neler oluyor, nelere kadir, nelere yol açtı, neleri gözden kaçırdık, neleri hesapladık, nerdeyiz, nerede, nerede başlar, nerede biter, nerede hata yaptık, nerede yaşarlar, neresi, Neyi Anlatır, neyi değiştirdi, niye yanlış yönetti, Nusayri, olaylar, orada neler oluyor, ORTA DOĞU BİRLİĞİ, Orta Doğu, orta doğu aritmetiği, Orta Doğu da barış, Orta Doğu’da kardeş kanı, pandoranın kutusu, parçalanma, pers, politika değişikliği, politikamız, Recep Tayyip erdoğan, rejim değişikliği, resmi, Rusya, Savaş mı çıktı, Sünni, süreç, Süryani, Suriye, Suriye özel, Suriye sınırı, suriye’yle ilişkiler, suriyeden ne isteniyor, Suudi Arabistan, sınır çatışmaları, sınır sorunları, sınırlar, sınırlarımız, sıra kimde, Sırbistan, tarihi, türk, türk dış politikası, Türk dış politikası hangi yolda, Türkiye, Türkiye önderliği, Türkiye ne yapsın, Türkiye’nin sınırları, Türkiye’ye sıçrar mı, Türkiye’ye uyarılar, Türkiye’yi etkiler mi, tek yol, tezkere, Turgut Özal, uygulanır mı, var mı, Vicdan, yakın gelecek tahminleri, yanlış mı yönetiliyor, yanlış nerede, Yanlış sınırlar, yarın nasıl olur, yarını, yeni bir hayat, yeni bir yüzyıl, yeni Osmanlı, yeni ve eşit bir ülke, yok olur mu, yol haritası, Yunan mitolojisi, yıkılış, şia, şiddet mi uyguladı, şii, şiir, şiiri, İlgili şiir, İnönü, İngiltere, İran, İslam, İslam Birliği, İslam Cumhuriyeti, İslamiyet, İsrail, ırak bölündü mü on 02 Haziran 2012|
Leave a Comment »
HULA’NIN ÇOCUKLARI…
Dün Kabil, Bağdat, Gazze
Bugün yürekte yangın adı çok uzak Hula
Ölen de öldüren de benzemiyor burada
Çıkan kurşun hesapsız saplanmış çocuklara
Ölen her çocuk için açılsın okyanuslar
Yeryüzü denen cehennemi kaplasın azgın sular
Hula’nın çocukları yetim, hepsi bin yıl anılsın
Kararmış vicdanlar yana yana kan kussun
Görmeyen gözlerden yaş hiç durmadan aksın
Belki o zaman anlarız silahları
Belki o an yakarız başıboş cellatları
El ele yok ederken son kalan insanlığı
Damla damla kan çeker Hula’nın toprakları
El insaf demez gider diktanın korkakları
Anlamazlar ölen kendi çocukları
Ana ayrı, baba ayrı, kader ayrı olsa da
Hepsi aynı sevdaya akan aşk sunakları
O sunaklar gün gelir, taşar sel olurlar
Hem de öyle bir sel ki, Şam’ı yakıp yıkarlar
Ama orası yetmez yıksınlar tüm dünyayı
Öyle bir yıksınlar ki dünya tatsın acıyı
Her gördüğüm çocukta yaşarım bu anları
Anne deyip ölürken Hula’nın çocukları
Dur, düşün bir an olsun bırak boş mavraları
Vicdanına kulak ver, aç göz kapaklarını
Duymasan da uzaktan o acı çığlıkları
Sen uyurken ölüyor Hula’nın çocukları…
Bilal ERTUĞRUL
2 Mayıs 2012
21:08
Read Full Post »
Posted in Bir Sevdadır Türkiye..., Bu Soruyu Düşünün Bakalım..., Dünya, tagged 1 mart, 1920’ler, 2012, ABD, acılar, Ahmet Davutoğlu, alevi, alternatif çözümler, alternatif yollar, altında ne var, arab spiring, aramız niye bozuk, Arap Baharı, arka plan, artık, asılır mı, Atatürk, Avrupa Birliği, ayrışma, Azeri, Çin, çadır kent, özellikleri, barış, barış nasıl gelir, Batılılaşma, Başbakan, bölünme, bölgesel lider, büyük Ortadoğu projesi, beşar esad, bir ülkenin kaderi, birlik, bize sıçrar mı, bizi etkiler mi, BM, bu kan nasıl durur, bu rejim çöker, bugün ne durumda, bugün var mı, dağılma, dağılır mı, dönüşüm, dönemi dış politika, dönemler, dönemleri, Demokrasi, Değişim, değişir mi, dinler, doğru mu, durdurun, durdurun bu kanı, engellenebilir mi, Ermenistan, eylemler, eşitlik, fars, farslılar, Filistin, Fransa, güçlü ülke, Gürcistan, güvenlik konseyi, gelecekte ne olur, geleceği, gerçekten değişti mi, halepçe, how can peace come, Hıristiyan arap, ikili ilişkiler, ilerleme, insani müdahale, inside, Irak, iran azınlıkları, kaçınılmaz son, kan, kan ne zaman diner, karar, Kardeş Birliği, kardeş kanı, kardeş kavgası, körfez savaşı, kürt, kürt yönetimi, kerbela, kim azınlık, kimin devleti, kimyasal, komşularla 0 sorun, Lider, lider ülke, liderlik, mülteci, mezhepler, Middle East Peace, Middle East Union, milletler, Milliyetçilik, mit hikayeleri, mitler, muhalefet kim, muhalefet legal mi, nasıl bir yol, nasıl değiştik, nasıl değiştirdi, nasıl gidiyor, nasıl lider olduk, nasıl lider olunur, nasıl olunur, nasıl reddedildi, nasıl yapabiliriz, nüfus özellikleri, nüfus dağılımı, nüfus piramidi, nüfusun kaçı ne, ne aşamadayız, ne görülüyor, ne olacak, Ne oldu, ne olur, ne yapabilir, ne yapar, ne yaparlar, ne yapmalıyız, ne yatıyor, ne yönde, ne zaman çıktı, ne zaman oldu, ne zaman reddedildi, neden çözülmüyor, neden öldü, neden bölündük, neden bölünmüş, neden böyle oldu, neden böyle yapıyoruz, neden değiştik, neden dinmiyor, neden gitmeli, neden sorunlu, neden Suriye, neden Türkiye bölünmez, Nedir, nelere kadir, nelere yol açtı, neleri gözden kaçırdık, neleri hesapladık, nerdeyiz, nerede, nerede başlar, nerede biter, nerede hata yaptık, nerede yaşarlar, neresi, Neyi Anlatır, neyi değiştirdi, niye yanlış yönetti, Nusayri, olaylar, orada neler oluyor, ORTA DOĞU BİRLİĞİ, Orta Doğu, orta doğu aritmetiği, Orta Doğu da barış, Orta Doğu’da kardeş kanı, pandoranın kutusu, parçalanma, pers, politika değişikliği, politikamız, Recep Tayyip erdoğan, rejim değişikliği, resmi, Rusya, Sünni, süreç, Süryani, Suriye, Suriye özel, Suriye sınırı, suriye’yle ilişkiler, suriyeden ne isteniyor, Suudi Arabistan, sınır çatışmaları, sınır sorunları, sınırlar, sınırlarımız, sıra kimde, Sırbistan, tarihi, türk, türk dış politikası, Türk dış politikası hangi yolda, Türkiye, Türkiye önderliği, Türkiye ne yapsın, Türkiye’nin sınırları, Türkiye’ye sıçrar mı, Türkiye’ye uyarılar, Türkiye’yi etkiler mi, tek yol, tezkere, Turgut Özal, uygulanır mı, var mı, yakın gelecek tahminleri, yanlış mı yönetiliyor, yanlış nerede, Yanlış sınırlar, yarın nasıl olur, yarını, yeni bir hayat, yeni bir yüzyıl, yeni Osmanlı, yeni ve eşit bir ülke, yok olur mu, yol haritası, Yunan mitolojisi, yıkılış, şia, şiddet mi uyguladı, şii, İnönü, İngiltere, İran, İslam, İslam Birliği, İslam Cumhuriyeti, İslamiyet, İsrail, ırak bölündü mü on 26 Nisan 2012|
Leave a Comment »
DIŞ POLİTİKA’DA NEREDEYİZ? – 3…
TEK YOL BİRLİK…
Dünkü yazımda Türkiye’nin ve Orta Doğu’nun bugünkü resmini tamamlayıp, mevcut durumda ortada duran sorunları, bu sorunların olası sonuçlarını yazmıştım. Peki, bu sorunların üstesinden nasıl geliriz? İşte onun için de açık bir öneri. Öncelikle bölgede akan kardeş kanının 1350 yıllık geçmişi düşünüldüğünde birkaç yılda durmayacağını bilmeliyiz. Ama bu kanı durduracak tek ülkenin de Türkiye olduğu bilinciyle kendimize güvenmeliyiz. Bunun yanı sıra Suriye’de Beşar Esad olduğu müddetçe hiçbir konuda bölgede yükselemeyeceğimizi de kabul etmeliyiz. Bu durumda ilk yapılması gereken barış ya da savaş hangisini seçerse kendi yöntemiyle Esad’ın kaçınılmaz gidişini hızlandırmalıyız. Bu noktada gerekirse belli tavizler ya da söz hakkıyla dünyaya açılan tek kapısı Türkiye olan İran’ı mutlaka yanımıza almalıyız. Bunu başardıktan sonra dar anlamda Türkiye, İran, Irak ve yeni Suriye arasında bir üst düzey işbirliği örgütü kurmalıyız. Eğer mevcut sınırlar devam ettirilemiyor ve yeniden de çizilemiyorsa bunu çözmenin tek yolu yıllar önce Fransa – Almanya arasında yapıldığı gibi o sınırları kökten ortadan kaldırmaktır. Bu yolla en azından etnik sorunların çözümünü sağlayabiliriz. Aksi takdirde Irak’tan başlamak üzere kurulacak bağımsız Kürdistan üzerinden bölgede yeni bir savaş serisi doğması kaçınılmaz olacaktır. Her ne kadar kurulacak devlet Araplara nazaran Türkiye ve İsrail’e daha yakın olacak olsa ve İsrail’in uzun vadeli planlarında yer almasa da bu devletle beraber doğacak sorunlardan en çok etkilenecek olan ülkede Türkiye’dir. Dahası bahsettiği birliğin oluşumunda Türkiye’yle ilişkilerinde bir aşiret liderinden disiplinli ve pratik bir devlet başkanı kimliğine dönüşen Barzani’nin de hoşlanacağı son dönemdeki tavırları dikkate alındığında çok açıktır. Etnik sorunların çözümünden sonra liderliği güçlenen Türkiye ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde Arap Dünyasında artan popülaritemiz ve muhafazakârlaşmayı da kullanarak yine hızla artan Arap Milliyetçiliği’ni de bu potaya katmalıyız. Burada en önemli sorun Arap Milliyetçiliğinin mutlaka muhafazakar kanadının kullanılıp daha ılımlı bir çizgiye çekilmesidir. Bu noktada uygulanacak muhafazakar tonajda da bölgeden çıkmış El Kaide benzeri yapılanmaların unutulmaması, her hangi bir şekilde şiddete kayacak aşırılıkların engellenmesi şarttır. Bunu başarabilirsek Orta Doğu tekrar barışa, huzura ve medeniyete kavuşur. Yok başaramazsak bu kan durmaz ve emin olun gün gelir bize de bulaşır. İşimiz zor, yükümüz ağır ama şunu bilmeliyiz ki;
“Orta Doğu’da akan kardeş kanı durmalı ve güneş bir zamanlar ayrılığına dayanamayıp göz yaşları döktüğü bu topraklara dönemli… Bunu da ya biz yaparız ya da biz yaparız…”
Bilal ERTUĞRUL
26 Nisan 2012
00:13
Read Full Post »
Posted in Bir Sevdadır Türkiye..., Bu Soruyu Düşünün Bakalım..., Dünya, tagged 1 mart, 1920’ler, 2012, ABD, acılar, Ahmet Davutoğlu, alevi, alternatif çözümler, alternatif yollar, altında ne var, arab spiring, aramız niye bozuk, Arap Baharı, arka plan, artık, asılır mı, Atatürk, Avrupa Birliği, ayrışma, Azeri, Çin, çadır kent, özellikleri, barış, barış nasıl gelir, Batılılaşma, Başbakan, bölünme, bölgesel lider, büyük Ortadoğu projesi, beşar esad, bir ülkenin kaderi, birlik, bize sıçrar mı, bizi etkiler mi, BM, bu kan nasıl durur, bu rejim çöker, bugün ne durumda, bugün var mı, dağılma, dağılır mı, dönüşüm, dönemi dış politika, dönemler, dönemleri, Demokrasi, Değişim, değişir mi, dinler, doğru mu, durdurun, durdurun bu kanı, engellenebilir mi, Ermenistan, eylemler, eşitlik, fars, farslılar, Filistin, Fransa, güçlü ülke, Gürcistan, güvenlik konseyi, gelecekte ne olur, geleceği, gerçekten değişti mi, halepçe, how can peace come, Hıristiyan arap, ikili ilişkiler, ilerleme, insani müdahale, inside, Irak, iran azınlıkları, kaçınılmaz son, kan, kan ne zaman diner, karar, Kardeş Birliği, kardeş kanı, kardeş kavgası, körfez savaşı, kürt, kürt yönetimi, kerbela, kim azınlık, kimin devleti, kimyasal, komşularla 0 sorun, Lider, lider ülke, liderlik, mülteci, mezhepler, Middle East Peace, Middle East Union, milletler, Milliyetçilik, mit hikayeleri, mitler, muhalefet kim, muhalefet legal mi, nasıl bir yol, nasıl değiştik, nasıl değiştirdi, nasıl gidiyor, nasıl lider olduk, nasıl lider olunur, nasıl olunur, nasıl reddedildi, nasıl yapabiliriz, nüfus özellikleri, nüfus dağılımı, nüfus piramidi, nüfusun kaçı ne, ne aşamadayız, ne görülüyor, ne olacak, Ne oldu, ne olur, ne yapabilir, ne yapar, ne yaparlar, ne yapmalıyız, ne yatıyor, ne yönde, ne zaman çıktı, ne zaman oldu, ne zaman reddedildi, neden çözülmüyor, neden öldü, neden bölündük, neden bölünmüş, neden böyle oldu, neden böyle yapıyoruz, neden değiştik, neden dinmiyor, neden gitmeli, neden sorunlu, neden Suriye, neden Türkiye bölünmez, Nedir, nelere kadir, nelere yol açtı, neleri gözden kaçırdık, neleri hesapladık, nerdeyiz, nerede, nerede başlar, nerede biter, nerede hata yaptık, nerede yaşarlar, neresi, Neyi Anlatır, neyi değiştirdi, niye yanlış yönetti, Nusayri, olaylar, orada neler oluyor, ORTA DOĞU BİRLİĞİ, Orta Doğu, orta doğu aritmetiği, Orta Doğu da barış, Orta Doğu’da kardeş kanı, pandoranın kutusu, parçalanma, pers, politika değişikliği, politikamız, Recep Tayyip erdoğan, rejim değişikliği, resmi, Rusya, Sünni, süreç, Süryani, Suriye, Suriye özel, Suriye sınırı, suriye’yle ilişkiler, suriyeden ne isteniyor, Suudi Arabistan, sınır çatışmaları, sınır sorunları, sınırlar, sınırlarımız, sıra kimde, Sırbistan, tarihi, türk, türk dış politikası, Türk dış politikası hangi yolda, Türkiye, Türkiye önderliği, Türkiye ne yapsın, Türkiye’nin sınırları, Türkiye’ye sıçrar mı, Türkiye’ye uyarılar, Türkiye’yi etkiler mi, tek yol, tezkere, Turgut Özal, uygulanır mı, var mı, yakın gelecek tahminleri, yanlış mı yönetiliyor, yanlış nerede, Yanlış sınırlar, yarın nasıl olur, yarını, yeni bir hayat, yeni bir yüzyıl, yeni Osmanlı, yeni ve eşit bir ülke, yok olur mu, yol haritası, Yunan mitolojisi, yıkılış, şia, şiddet mi uyguladı, şii, İnönü, İngiltere, İran, İslam, İslam Birliği, İslam Cumhuriyeti, İslamiyet, İsrail, ırak bölündü mü on 25 Nisan 2012|
Leave a Comment »
DIŞ POLİTİKA’DA NEREDEYİZ? – 2…
SORUNLAR VE TESPİTLER…
Dün yazdığım dış politika analizimin ilk yazısında Türk Dış Politikasının tarihsel perspektifini 1923 sonrası dönemden itibaren ele almış, Ak Parti döneminde yaşanan gelişmeler ve bu bağlamda arabulucu ülke konumundan lider konumuna nasıl yükseldiğimizi açıklamaya çalışmıştım. Bugün bu statüyü biraz daha açacak yaptıklarımıza, yapacaklarımıza, karşılaşacağımız zorluklara ve bunlara olası cevaplarımıza değineceğim. Bu analizi yaparken de temel bazı kavramsal gerçeklikler üzerinden bölümlendirmelere gideceğim.
1 – Komşularla “0” Sorun Politikası Miladını Doldurmuştur
Kanımca Türk Dış Politikasının bugün ilk olarak kabul etmesi gereken husus Komşularla “0” Sorun politikasının süresini doldurduğudur. 2002 sonrası ilk döneminde Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun geliştirdiği konseptiyle bu politika Türk Dış Politikasının 60 yıllık TARAFSIZLIK ya da diğer adıyla ETKİNSİZLİK putundan sıyrılmasını sağlamıştır. İlk yıllarından İsrail ve Suriye üzerinden oldukça iyi yönetilen politika Ermenistan’la yapılan protokollerin iflasıyla ilk önemli başarısızlığını almıştır. Gerek Ermenistan ve Türkiye iç kamuoylarının bu adımlara hazır olmaması gerekse de Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ sorununun çözülmemiş olması bu protokollerin yürümemesinin asıl sebeplerini oluşturmuştur. Yüzyıllık Türk – Ermeni, en az 50 yıllık Kıbrıs sorunları masadayken bu politikanın kısa dönemde etkinlik sağlamak dışında başarısız olacağı herkesin kabulü olmalıdır. Bu politikanın geçerliliğini yitirmesi korkulduğu gibi ülke açısından olumsuz değildir. Aksine bu son bir sonraki maddede belirteceğim Bölgesel Liderlik konseptine de önemli bir katkıda bulunmuştur.
2 – Türkiye Artık Bölgesel Liderdir
Komşularla “0” sorun politikası süresince arabulucu rolüne soyunan Türkiye için bu politikanın sonlandırılmasının en önemli nedenlerinden bir diğeri de bölgesel liderliğin ülke istesin ya da istemesin artık kaçınılmaz olmasıdır. Geleneksel anlamda Kuzey Afrika’dan doğuda Afgan dağlarına batıda Viyana kapılarına kuzeyde Moskova steplerine kadar olan bölgenin en önemli aktörleri bugün Mısır, Suudi Arabistan, Sırbistan, Türkiye ve İran isimleri altında toplanmış olan devletlerdir. Sırbistan’ın Bosna ve Kosova savaşlarıyla kendi sonunu hazırlaması, Mısır’ın Mübarek yönetiminde iç meselelerde kaybolması, İran’ın devrim sonrası küresel dışlanmışlığı ve devrim ihracı korkusuyla bölgesel dışlanmışlığı, son olarak da Suudi Arabistan’ın bölgede artan demokratikleşme isteğinin önündeki en önemli engel olması zaten Türkiye’yi bu rol için tek ülke yapmaktaydı. Bunlara ek olarak Ak Parti döneminde yapılan başarılı kültürel yayılma, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’da vuku bulan yegane Bölgesel Lider imajı ve ekonomik güçlenmeyle bu rolün taşınabileceği de gösterildi. Artık en azından Başbakan sağ oldukça bu görevin ve gücün red edilemeyeceği bundan sonraki dış politikamızın temeli olmalı ve adımlar da buna göre atılmalıdır.
3 – Bölgesel Liderlikte En Büyük Zorluk: Mevcut Sınırların Korunması Politikası
Bölgesel liderlik güç verir ancak güç sorumluluğu da beraberinde getirmektedir. Bugün karşılaşılan bölgesel sorunların bizi bu derece ilgilendirmesi de bu sebeptendir. Bölgesel sorunlarda ülkeden ülkeye farklı politikalar uygulasak da temel önceliğimizin mevcut sınırların korunması olduğu çok açık bir şekilde ön plana çıkmaktadır. Ancak daha önceki yazılarımda da ele aldığım gibi 1920’lerde cetvelle her hangi bir etnik ya da kültürel ayrım fark edilmeden kardeşleri farklı ülkelerde bırakan sınırların korunması mümkün değildir. Şüphesiz mevcut sınırların değişmesi bizi de uzun dönemde zor durumda bırakacak ve bu açıdan bakıldığında politikamızın doğru olduğu düşünülebilir ama az sonra sıralayacağım iki farklılık bu politikanın sürdürülemez olduğunu göstermektedir. Ve kanımca sınırların korunması bir yere kadar sürdürülüp daha sonra ya bölgesel bir birlikle ülke sınırları önemsizleştirilmeli ya da sınırlar yeniden bir şekilde (savaş ya da barış) yeniden belirlenmelidir.
4- Bölgenin En Önemli Farklılıkları ve En Hassas Noktalar
Mevcut sınırların korunamayacağı düşüncesi bugün oluşmuş bir düşünce değildir. 1920’lerde bu sınırları çizenlerin çok iyi bildiği ama bilinçli bir şekilde bölgenin kucağına bıraktığı bir bombadır. Bölgede sınırlar belirlenirken dikkat edilmesi gereken önemli farklılıklar etnik ve dini farklılıklardır. Etnik anlamda bölgede Türkler ve Araplardan sonra en kalabalık grup olan Kürtlerin Türkiye, Suriye, Irak ve İran arasında 4 ayrı ülkeye dağılmış olma durumları en önemli sorundur. Irak’ta görüldüğü gibi Kürt gruplar ve olası Bağımsızlık istekleri bölgedeki ülkelerin dış müdahaleye en açık noktasıdır. Bu zayıflık dün Irak’ta başarılı olmuş, Türkiye ve İran’da ise devletlerin uzun süredir başını ağrıtan nokta olmuştur. Irak bölünsün ya da bölünmesin Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti’nin varlığı artık realitedir. Bu durumda daha önce sadece hayal olarak algılanan bir durumun realiteye dönüşmesi ülkelerdeki ayrılıkçı hareketler için önemli bir destek noktası olacaktır. Zaten Türkiye’nin Irak’ın resmi olarak bölünmüşlüğünün resmiyete dökülmesini istememe sebebi de budur. Ancak fiiliyat her zaman er ya da geç resmiyete dönüşür. Bu durumda bölgede uzun süreli bir çözüm olması için yukarda bahsettiğim Bölgesel Birlik zorunlu bir yöntem olarak ortaya çıkabilir. Tabi bunun için özellikle Suriye’de yönetimin değişmesi ve Irak’taki İran etkisinin kırılması gerekir.
İşte bu noktada da bölgenin ikinci önemli farklılığı ortaya çıkar. Her ne kadar ülkemizde Alevi vatandaşlarımızın devlete bağlılığıyla ayrımcılığa yönelmese de mezhepsel farklılık olarak adlandırılabilecek Sünni – Şii ayrımı bölgenin üzerinde oturduğu ikinci bombanın adıdır. Suriye’de Sünni çoğunluk Şii yönetim, Irak ve İran’da hem çoğunluk hem de yönetim olarak Şiilik mevcuttur. Ancak özellikle Suriye ve Irak’ta İran etkisinin açıkça hissedilmesiyle ciddi bir ayrım ortaya çıkmıştır. Yemen ve Bahreyn gibi ülkelerde ise Şii çoğunluğun Suudi Arabistan destekli Sünni yönetim karşıtlığı artık açıkça ortada durmaktadır. Kardeşin kardeşi katliyle Kerbela’dan bu yana durmayan bu kan bölgesel liderlikte en önemli sorunlardan birisi olacaktır. Özellikle İran’dan dolaylı ağızlardan, Irak’tan da İran yönlendirmesiyle açıkça yükselen Türkiye’nin Sünni bloğa yaklaştığı eleştirileri dikkatle incelenmelidir. Bu noktada nasıl bir denge oluşturacağımız Bölgesel Liderliğimizin en önemli noktası olacaktır. Eğer başarılı olursak Bölgesel Lider oluruz. Ama başarısız olursak Sünni blokta Arabistan güdümüne girmekle karşı karşıya kalırız.
Not: Yazı dizimin son yazısında mevcut sorunların bana göre tek çözüm yolunu yazacağım.
Bilal ERTUĞRUL
25 Nisan 2012
22:19
Read Full Post »