BU ÜLKEDE İKTİDARI KADINLAR BELİRLER, ERKEKLER DEĞİL! – 3…
SON OLAYLARIN DA IŞIĞINDA AK PARTİ VE KADINLAR…
İlk iki yazımda sizlerle kadınların toplumsal yaşamdaki rolleri, toplum yönetimine katkıları, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde kadınların yönetime etkisi ve güçleri üzerindeki düşüncelerimi paylaştım. Bu yazımda da son 10 yıllık periyotta taraflı tarafsız herkesin kabul edeceği Ak Parti’nin hegemonyasında kadınların rolünü, neden Ak Parti’yi desteklediklerini, son günlerde yaşanan İmam Hatip, Türban, Kadına Şiddet ve Kürtaj tartışmalarının kadın oylarında her hangi bir etki yaratıp yaratmayacağı üzerine düşüncelerimi nedenleriyle beraber paylaşacağım.
Önceki yazımda kadınların en azından gözlemlediğim kadarıyla neye göre oy kullandığını, nelere önem verdiklerini paylaştım. Bu arada Osmaniye gibi geleneksel Anadolu kültürünün hakim olduğu bir yerde geçirdiğim 18 yıl ve daha sonrasında üniversite eğitimim için bulunduğum Ankara’daki gözlemlerime dayanarak bu sonuçlara ulaştığımı da belirtmeliyim. Geçen yazımdan sonra bazı okuyucularım genel savlar ortaya koyduğumu, söylediklerimin kendilerini anlatmadığını belirttiler. Haklıdırlar, ben de zaten yazımda kültürel açıdan yaptığım başlangıçta herkesin aynı düşünmediğini belirtmiştim. Ancak yazılarımın genelinde de belirttiğim gibi Türkiye’de temelde iki tür kadın portresiyle karşılaşıyoruz. Bunlardan birincisi Anadolu kadını olarak tanımladığım, çoğunlukla eğitimi üniversite aşamasından önce tamamlanmış, genelde ev hanımı olan, toplumsal dengenin temelini oluşturan kadınlardır. Bu kadınlar son yıllara kadar siyasi arenadan uzak dursalar da son yıllarda artan sosyal faaliyetlerine paralel olarak siyasal zeminde de bir güç haline geldiler. İşte geçen yazımda erkekler gibi takım tutar şekilde parti tutmayan, hizmete odaklanan grup olarak belirttiğim grup bu kadın grubudur. Bu gurup tamamen pragmatist, somut işlere prim veren, kendi bugünü ve çocuğunun yarınını her şeyden üstün tutan gruptur. İşte bu grup aynı zamanda bana göre AK Parti’nin 10 yıllık hegemonyasında önemli rol tutmaktadır.
Anadolu dışında İstanbul’un da Anadolu geleneksel yaşamının sürdüğü çoğunluğu içerisinde yer alan bu grup Ak Parti’ye 2002’de şans vermiş, sağlık, ulaşım, sosyal güvenlik gibi alanlarda yapılan hizmetler karşılığında da bu desteğini sürdürmüştür. Bugün Ak Parti’nin en başarılı olduğu alanlar sıralandığında hemen hemen herkesin ilk sıralarda saydığı bu 3 alan bu kadınların hayatına direkt etki eden alanlar olduğu için Ak Parti’den memnun kalmışlardır. Örneğin sağlık sektöründen basit bir örnek vererek bu etkiyi paylaşalım. Bundan 10 yıl önce benim de çokça şahit olduğum şekilde Anadolu kadını çocuğu ya da kendi hastalandığında sağlık ocağı kapılarında sürünür, pek çok hastanenin kapısından içeri giremez, ilaç parası bulamadığı günlerde gözünün önünde yok olan çocuğunun acısıyla içini kan dağlardı. Ama Ak Parti döneminde 3 dönemde ve daha fazla kabinede koltuğunu koruyan nadir akanlardan Recep Akdağ’ın pek çok sosyalist ve idealist ülkede görülmeyen şekilde sağlık hizmetlerini halka yayma, ucuzlatma ve daha da önemlisi kişi ayırt etmeden eşit muameleye dönüştürme çabası bu kadınların gönlünde kolay kolay kaybedilmeyecek bir değerdedir. Bugün kadınlar hem ilaca hem doktora daha kolay erişmekte ve bunun karşılığını da oylarıyla vermektedir.
Türkiye’deki kadınları topladığım diğer grup ise birinci grupla zıt özellikler taşımaktadır. Çoğunluğu eğitimli ve iş dünyasında yer alan, daha batılı bir yaşam süren, çoğunlukla büyük şehirler ve Ege – Akdeniz kıyılarında rastlanan bu kadınlar ise Anadolu kadınına göre daha farklı siyasi değerler taşımaktadır. Ekonomik anlamda sağladığı gücün etkisiyle erkekle geleneksel çizginin ötesinde daha eşit bir çizgide duran bu kadınların öncelikleri arasında insan hakları, özgürlükler gibi Anadolu kadını için kısa vadede anlam ifade etmeyen değerler yer almaktadır. Bu anlamda olumlu bir görüşme gösteren bu grubun ne yazık ki benzer güce sahip geleneksel erkek portresinde olduğu gibi siyasetin halka hizmet olması gerektiğini unutup, daha partizan bir çizgide yer aldığını da belirtmek zorundayım. Belki de toplumda Ak Parti’nin en az oy aldığı kesim olan bu kadınlar belki de alternatifsizlikten erkekler gibi ideolojik partileri desteklemekte, hizmet erkeklerde olduğu gibi ikinci planda yer almaktadır. Ancak yine Ak Parti döneminde artan üniversite sayısı ve teknolojik paylaşımla bu gruptaki kadınların oranının her geçen gün arttığı da garip bir ironidir. Yani Ak Parti en zayıf olduğu grubu güçlendirmektedir.
İşte bu noktada kanımca uzun vadede sayısı, etkisi ve temsili artacak, her iki gruptan da daha politik ve partizan bir üçüncü grup oluşmaktadır. Bu grup yarınlarda muhafazakar kadınlar ya da Ak Parti kadınları olarak adlandırılacak olup, belli konularda ideolojik davranan, türban meselesinin çözümüyle beraber üniversitelerde daha fazla yer bulan gruptur. Bu grubun oyları da tıpkı Anadolu Kadınları gibi Ak Parti’den yanadır, ancak Anadolu kadınlarının oylarında olan pragmatizm ya da hizmet – sonuç ilişkisi yerini ideolojik düşünce almıştır. Bu kadınların Ak Parti’nin olmama ihtimalinde de oyları milliyetçi – muhafazakar çizgide kalacaktır. Özellikle İstanbul’da hayatın her alanında kendilerine yer bulan bu grubun aşırı politikliğinin uzun sürede kadın hareketi açısından olumlu sonuçlar vereceğini düşünmemle beraber ikinci grupta olduğu gibi ideolojik yanları ağır bastığından hizmet edeni yani siyasetin asıl kazananı olması gerekeni ödüllendirip ödüllendirmeyecekleri konusunda ciddi çekincelerim mevcuttur.
İşte temelde ilk iki, uzun vadede 3 grubu ele alıp kadınların sorunları ya da onlarla ilgili konuşulan siyasi meseleleri değerlendirmek kanımca en doğru yöntem olacaktır. Ben burada sizlerle önemli gördüğüm 3 konuda bu grupların düşünce ve olası hareketlerini paylaşacağım. Öncelikle Ak Parti iktidara geldiğinden bu yana gündemden düşmeyen, bu yıl çıkarılan yasalarla en azından Ak Parti’nin istediği noktaya getirdiği Türban ve İmam Hatip konusuna değineyim. Bu konuda en duyarlı olan, siyasi tercihlerinde bu konudan referans alan grup üçüncü gruptur. Bu grubun bugüne kadar Ak Parti’ye verdiği desteğin de varoluş hikayesinin de en önemli parçalarından birisi bu konudur. Bu konuda yapılan düzenlemelerden memnundurlar ve bu onların siyasi yelpazedeki sayılarına olduğu kadar, Ak Parti’ye verdikleri desteğin de artmasına neden olacaktır. Anadolu kadınları olarak tanımladığım ilk grupta bu konular yer yer önemli olsa da genel olarak baktığımda bu konuların oy seçimlerini önemli ölçüde etkileyen konular olduğunu düşünmemekteyim. İkinci grupta ise var olan Ak Parti karşıtlığının en önemli esleyici unsurları arasında bu konular vardır ve bu onların karşıtlığını arttırmaktadır. Burada üzücü olan tıpkı erkeklerde olduğu gibi bu konuyu koz olarak ya da siyasi malzeme olarak değil de içtenlikle özgürlükler bağlamında değerlendiren bir grup olmayışıdır.
Kadınlar için en önemli konulardan bir diğeri de bana göre kadına karşı şiddet konusudur. Tarihin başlangıcından bu yana kadına şiddet, onu yok etme üzerine pek çok çalışma kişisel ya da toplumsal bazda vuku bulmuştur. Ancak basının gelişmesi, son yıllarda sosyal medya üzerinden hızlı ve daha etkili paylaşımlarda bulunabilmesiyle Türkiye’de de kadına şiddet gündemde sıkça yer tutan konulardan birisidir. Bu konuda her 3 grubun da önemli derecede tepkisi olmasına rağmen siyasi arenada bunu referans olarak almadıklarını düşünüyorum. Bunun yanında Aile ve Kadından Sorumlu Bakan Fatma Şahin’in bu konuda yaptığı son çalışmalar her kesimden takdir toplamaktadır. Ak Parti döneminde daha önce bu koltukta olan isimlere oranla daha aktif olan Bakana pek çok kadın kendisini yakın hissetmektedir ve bu uzun vadede siyasi arenada kadınların daha fazla yer almasına yol açabilecek gelişmelerdendir.
Son olarak 3 hafta önce hükümetin pek çoklarına göre bilinçli bir şekilde açtığı bir tartışmayla gündeme oturan Kürtaj ve Sezaryen konusunda kadınların görüşleri ve bunun siyasi sonuçlarına bakalım. Kürtajın hak olup olmadığı, gereksiz ve abartılı kullanımı üzerine özellikle Amerika’da uzun zamandır Muhafazakar kesimlerin öncülüğünde tartışmalar yapılıyor ve bu tartışmalar diğer bazı ülkelere de yansımış durumda. Temelde kürtajla bir canlının yaşama hakkına kendi rızası olmadan son verildiğine inanan muhafazakar gruplar bunun yasaklanmasını istiyor. Bu tartışmanın Türkiye’ye de sıçrayacağına emin olmakla beraber zamanını kestiremiyordum. Ancak Başbakan bundan 3 hafta önce sadece kürtajı değil sezaryeni de katarak bir anda Türkiye’de gündemi bu konuya odakladı. Aslında sadece kürtaj üzerinden bir tartışma yapılsa son yıllarda şekilsel muhafazakarlaşmanın da zirve yapmış olmasından ötürü pek de kıyamet kopmazdı. Ancak Başbakan çoğu zaman Türkiye’de gereksiz ve abartılı kullanıldığına dair tıp dünyasından da eleştiri alan Sezaryeni de dahil edince fırtına koptu. Şahsi kanaat olarak nasıl idam cezasına sırf bir insanın yaşamına son vermenin bizim elimizde olmaması gerektiğine inandığım için karşıysam kürtaja da aynı sebepten dolayı karşıyım. Sezaryen konusunda ise özellikle tehlikeli doğumları göz önünde bulundurarak hükümetin karışma hakkının olmadığını düşünmekteyim.
Bu konudaki tartışmaların siyasi arenada nasıl bir cevap bulacağı konusunda ise net olmasa da bir tahmine sahibim. Öncelikle bu tartışmadan kesinlikle Ak Parti’nin oy kazancıyla çıkacağını düşünmüyorum. Çünkü her 3 gruptaki kadınlarda bunu kendi tercihlerine müdahale olarak yorumlayacaklardır. Ancak son grubun tepkisini oya dönüştürmeyeceğini düşünüyorum. İlk iki grup ise hem bu karışmadan duydukları rahatsızlık, hem de hükümetin gündem saptırmasından rahatsız olacaklar ve kanımca Ak Parti küçük de olsa bir oy ve referans kaybı yaşayacaktır. Bu konunun tartışılmasından çıkacak en faydalı sonuç ise kadınların siyasallaşmasına katkı yapacak olmasıdır. Erkeklerin artık kendi yaşam alanlarına fazlasıyla müdahale ettiğini düşünen kadınların siyasallaşması uzun vadede demokrasimize kesinlikle katkı sağlayacaktır.
Bu yazı serisinde sizlerle genel olarak kadınların siyasal yaşamdaki önemleri, sadece seçilen bazda değil seçmen bazında düşünüldüğünde her zaman siyasi hesaplarda düşünülmeleri gerektiğini, bunun sebeplerini paylaştım. Kadınlar bugün seçilen olarak çok geride olsalar da uzun vadede Türk siyasetinde çok daha aktif olacaklar ve bana göre bu partizan erkek siyasetine oranla ülke ve geleceğimiz için çok daha faydalı olacaktır.
Bilal ERTUĞRUL
14 Haziran 2012
21:48
Read Full Post »